3 Şubat 2011 Perşembe

peki bu nereye kadar sürecek?

ben apartmana her girdiğimde posta kutusuna bakardım, eski arkadaşlarımdan mektuplar, yılbaşlarında tebrik kartları gelirdi. sonra sonra kartlar kesildi, mesajla tebrik edilmeye başlandım. bir mesajlaşma furyası aldı başını gitti. ama mektuplar az öz vardı işte. bir zaman sonra mektuplar da yerini maile bıraktı. ne kolaymış birbirimize ulaşmak dedik, mektup da neymiiş canıııım dedik, şimdi zarf kokusunu bile özleyeceğimizi bilmeden... sonra faysbuk diye bişi çıktı, eklediğim her eski arkadaş için aaa çok sevindim seni bulduğuma dendi, bazılarını kaybettim bile sayılmazdı, hani mektuplaşmıştık senle, hani ben hala saklıyorum ya, hani, hani diyemedim.



















şimdi posta kutuları bana sadece faturaları hatırlatıyor
telefonuma sadece bonustan ve bonus üyesi milyon tane mağazadan mesaj geliyor
mail = outlook = iş oldu

düşünüyorum da, nasılsın, neler yapıyorsun diyebileceğim kimse yok, herkesin ne yaptığını an be an biliyorum, bilmek durumunda kalıyorum.

bu olayı silsem mi hayatımdan diyorum, yerini ne doldurur acaba diyorum, tekrar mektuplar geri gelir mi diyorum, benim gibi düşünen birini bulup, onunla mektuplaşır mıyım yeniden diyorum.
diyorum.
diyorum.
sonra yine açıyorum sırayla...

1 yorum:

fuly dedi ki...

teknoloji dediğin şey insanı tembelleştirmekten öte değil malesef...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...