26 Mayıs 2011 Perşembe

bir başlarsam susabilir miyim acaba

bitemedi bu ay.
geldiği gibi gidemedi, yapıştı kaldı sanki sırtıma üstümdeki hırka gibi. öyle hızlı geçtik ki kıştan yaza, birgün mont giyerken ertesi gün kısakollu dışarı çıkmak, çıplaklık hissi verir oldu. hala örtünme içgüdüsüne sahibim, hırkam ve gösteremediğim cıbıl kollarım...

bi heyecanlanmıştık ya, daha evlenmeden önce bile aklımızın kaldığı şeye sahip olacağız diye öyle heveslendirmişim ki kendimi, bu mayıs aldı gitti işte...şimdi nolcaktı biliyormusun blogcum, işten eve pek rahat gidecektim, otobüs itişi-tıkışı kapı önünde sıkışma paniği geçirmeyecektim, sonra alıcaktım havlumu evimin önünde güneşlenecektim. bana hala öğrencilik evimi hatırlatan yığınlar, boş özensiz odalar tarih olcaktı.

başka ne yaptın mayıs?
bir ay sonra tatilmiş bana, 1 haftam varmış 24 saatinin hepsi benimmiş. elle tutulur bişiy var mı.... bitek benim hevesimle olmuyor bu işler, son güne bırakılmıyor maalesef. yine bi gazla başladığımız iş yarıda kalıyor.

mayıs için -hayaller kurmuştuk ve gerçek oldu demek istiyorum. daha 4 günün var, güldürceksen hızlı ol yoksa çekgit, arkadan gelene mani olma zira ondan daha çok şey bekliyorum.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

koru kovalamaca

çimlere bastık mı?
yuvarlandık mı?
stres attık mı?


































 


ayaklarımız totolarımıza vura vura zıpladık mı?
pazar pazar, istila edilmemiş yeşillik parçası aradığımıza değdi mi?
evet!





11 Mayıs 2011 Çarşamba

bugünlerde

.aldığım iki bitkiyi yaşatmaya çalışıyorum. her akşam okşuyorum, okşuyorum ki o yaz akşamlarını hatırlayayım, gözümü de kapatınca elimi uzatsam onlara dokunacakmışım gibi olayım. bügün üstünden üç-beş yaprak bile kopardım, yarınki salata taze fesleğen aromalı. mis. diğeri de henüz pek cılız olan dereotu kasem. hani çok yemiyoruz, aldığımız bi demeti bitiremiyoruz ya. kereviz salatası mı yaptım, pıt kopar iki dal pencerenin önünden, koy üzerine. hayali güzel tabi. ah bi büyüse otlarım mercimek köftesi bile yaparım onların şerefine.

.her sabah dolaptaki peynirimizden özür diliyerek kalkıyorum yataktan. söz bak, sen yeşillenmeden biteceksin, biteceksin ama ben sabahları aydınlık bi hava görmezsem hiç kalkasım gelmiyor ki. o 15 dk.lık gecenin en tatlı uykusu var ya bi omzumdaki şeytan gibi.

.saçımı görenler çok şaşırıyor. niye ki bu şaşkınlık! bilmemkaç yıldır hiçmi değiştirmemişim ben bunların tipini. ya da farkedilmiyormuydu acaba.

.yemekleri akşamdan yapıyorum. bazen yani. çoğunlukla.
annem gibi işte.
ama dün pizza yedik.




8 Mayıs 2011 Pazar

yeni bir aşk doğuyor



































































daha makinamı taşımaya alışmamışken bir de onu sürüklemem gerekecek ama.

seni pek sevdim tripod,
keşke biraz daha hafif olaydın...

2 Mayıs 2011 Pazartesi

yalnız akşam-lar

ne planlar yapmışım, o 3-5 saate ne çok şey sığdıracağımı düşünmüşüm allaam. olmadı, yetmedi işte. bi tencere biber dolması, bi seans maç, biraz temizlik hepi topu bunlarmış. daha cd'ler yeni cici kutularına giremedi, oysa evimiz 2+1 olmuş, bunun keyfini bile doya doya çıkaramadım. eşyaları oynattık biraz yerinden ama ıı-ıh kesmedi, o kitaplık yan döndürülcek üzerine çerçeveler, kutular dizilecek... kafada herşey net de uygulamaya gelince hep bi bahane, hep bi ıvır-zıvır işler, hep bu kadının şuçu! yok iki haftadır ortada, aklıma geldikçe iki gömlek bi pantalon ütüleyip aradan çıkardım, kafamda kezban bandımla.

geçti gitti koca akşam.

bazen lazım böyle diyorum akşamları da beni takan yok, dalga geçiyorum sanılıyor. kapatalım televizyonu, yakalım mumlarımızı bi de feneri tabi, açalım şöyle mırıl mırıl bi müzik. ben kafamdakileri yapayım tek tek. yaptıkça mutlu olayım, daha da yapasım gelsin.

gelsin e-mi...


 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...