25 Ekim 2010 Pazartesi

eksik

Kendince, onun için yapabileceği, elinden gelen tek şey:
“söyleyin amcama, artık Galatasaraylıyım”

11 yıl sonra, o fanatik fenerli ortaokul çocuğunun, hala Galatasaraylı kaldığını gördüm,
tam da bugün öğrendim,
içim cızz...

Yine böyle bi sevdim onu,
O zaman da çok severdim,
-Sırf Elif abla, seni görmek için geldim – derdi
Doğruydu da,
Tıpkı verdiği söz gibi


Keşke hiç Galatasaraylı olmasaydı,
Ya da olmak zorunda kalmasaydı
Bugün çok daha mutlu, TAM olacaktık
.
.
.
Bugün,
Birbirimizi aramak isteyip de elimizin telefona gitmediği,
Her zamanki gibi yaşayıp, aslında yaşamamak gerektiğine hüzünlenme,
Kalan sevdiklerimize daha sıkı sarılma,
Onların değerini daha bir fazla hissettirme günü.

Bugün, kendi acını bir yana koyup, aynı şeye üzüldüğün en yakınının acısına ortak olma günü.

19 Ekim 2010 Salı

An

Ne zamandır yazayım diyorum buraya da bir türlü vakit bulamadım.
Biz geçen haftaların birinde Şevval Sam konserindeydik.
Konser demeye de dilim varmıyor,
bizim salondan hallice bir alanda o söyledi biz efkarlandık gece gece…

Şevval Sam’ı yıllaaar önce ilk kez Müşfik Kenter’in şiir dinletisinde dinlemiştim.
Lise 3 Edebiyat kitabında öylecene köşede kalmış ve ilk okuyuşta beni kendine bağlamış bulunan bir Özdemir Asaf şiirini söylemişti.
Evet söylemişti, böyle melodik melodik
Güzeldi…
Dün gibi hatırlıyorum, ilk kez edebiyat hocamızdan dinleyişimi…

O zaman hayran kalmıştım Şevval Sam’a,
Tabi bu hayranlıkta Süper Baba’nın da etkisi büyük!

Neyse, aradan epey bir zaman geçti, dinledik kendisini tekrar.
Hem sesi, hem seçtiği şarkılar, hem de sempatikliği gittiğimize deydirdi.
Arabeskten girip, türküden çıktı her telden çaldık, söyledik.
Tavsiye ederim,
Hüzünlüye de sevinçliye de,


___AN___
gülüş bir yanaşımdır öbür bir kişiye
birden iki kişiyi döndürür bir kişiye
anılardan kale yapıp sığınsa bile
yetmez yalnız başına bir ömür, bir kişiye.

15 Ekim 2010 Cuma

bırakıp gidilesi

Haftanın son günü iyi geldi bu fotoğraflara bakmak.
Hazır kurcalamışken, buraya da ekleyeyim dedim.

bu yazki balayımızdan efenim...

































































not 1: "bu yazki" lafında gizli olan manayı açıkça belirtmek istedim.
not 2: hatta yazı beklemesek diyorum...

herkese iyi haftasonları diliyorum 





13 Ekim 2010 Çarşamba

hala karamsarım

Sabah kabuslarım yine geri döndü bu aralar.
Geç kalma korkusuyla kalkıyorum yataktan. Oysa yetişmem gereken yer, altı üstü ofis işte. Çalışılan yer. Benim bildiğim 5 dakika gecikince boynunu eğip geç kağıdı almaya gittiğin yer okuldu. bu da nesi peki?

ruhumu sıkan gri hava, antiistanbul modum, üstüne bir de bu durum…
sınanıyorum yine. belli !




















bu günlerde huzur bulduğun tek yer evim. 

Hergün Pazar olsa, birgün krep yapsam kahvaltıda birgün pufidik pizzalardan, birgün pişi, birgün yumurtalı ekmek, birgün omlet, birgün börek...
ve bir güzel kahveden sonra başlasa gün.
o zaman varsın dışarıda yağmur yağsın, hava kapkara olsun.

 

11 Ekim 2010 Pazartesi

Şehir

her gün aynı şeye lanet ederek mi gider insan işe
ve her pazartesi ile cuma katlanır mı bu his?

resmen tuzak kuruyor bu şehir insana,
dalga geçiyor,
yoruyor,
uzak kılıyor,

erken yaşlanıcaz burada, hepimiz! bakın buraya yazıyorum.

ah bir gidebilsek, kurtarsak canımızı en tez zamanda
özlersek eğer, gelsek,
amaçsız, zamansız, stressiz, boş boş gezip, dönsek sonra

döndüğümüzde de koca bir OoHH çekebiliyorsak,
deymeyin keyfimize...

hı sevgili?
bu şehirde mi doğduk ki, bu şehirde sönelim?

4 Ekim 2010 Pazartesi

Umut...

ayak sesi dinlemek, uyuyana kadar
ve sımsıkı sarılışı ile uyanmak güne


kedim gibiyim iki gündür,
anlatasım var ama duyamıyorum...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...